CİRİT

Oyun Kökeni: Cirit, Türkiye kökenli bir oyundur.

Bazı kaynaklar “çevgen“in sopa anlamına gelen çûb, çûbigân, çulgân, çûygân ya da çavl’dan, geldiğini, bu nedenle Pehlevice (orta Farsça) olduğunu; Türkçeye “çögen” ve Grekçeye de “tsükanion”, Haçlı seferleri sırasında Fransızcaya “chicane” ve “chicaner”, Lâtinceye “chugua”, ve “chuca”, İspanyolcaya “choca” ve “chagun”, Almancaya “schagun” şekillerinde girdiğini; bazı kaynaklar Tibetçe pulu’dan geldiğini, polo’nun da buradan çıktığını söylemektedir.

Çevgen, Ferheng-i Ziya’ya göre eğri anlamına gelen “çevl” sözünden gelmiş olup Farsçada “çevlegân” ya da “çevgân” şeklinde kullanılırken Arapçada “savlecân” şeklinde kullanılmıştır. Savlecan’ın hem cirit oyunu için hem de cirit oyunundaki ucu sivri deynek için kullanıldığı da görülür. Ancak bazı kaynakların işaret ettiğine göre çevgen’in Türkçe çö-g-en/çe-v ken (Çinlilerin söylediği gibi tshu-gan)’den gelmiş olması olasılığı da bulunmaktadır.

Divanu Lügati’t-Türk’te sözcük, “çögen” şeklinde geçer5. “Ol manga çögen egişdi” (O bana çevgen eğmekte yardım etti); “O çögen egtürdi.” (O çevgen eğ dirdi); “Ol anın birle çögen urdı ümleşü.” (O, onunla şalvarını ortaya koyarak çevgen oynadı) sözlerinden çevgenin Türkler arasında ortaya bir ödül konularak yarışma ortamı içerisinde oynandığı ve aynı zamanda oyun aletlerini imal ettik leri anlaşılmaktadır.

Türkçede “çev-” ile türetilmiş pek çok sözcüğün bulunması muhtemelen Farsça “çevl” kökünden türeyen “çavlagân” sözünün “çevgen” ya da “çevgân” şeklinde söylenmesinde etkili olmuş; böylece Türkçenin Farsça üzerindeki bir etkisi ortaya çıkmıştır.

Oyunun Bilinen Diğer İsimleri:

Çavgan:

Oyunun Oynadığı Yer: Açık Alan

Oyun Türü: Sokak Oyunu (Düz, geniş ve toprak bir alan)

Katılımcı Sayısı: Grup Oyunu (En az 8 kişi ile oynanır)

Amaç: Hakemin tarafından oyun sahası ortasına bırakılan topu, yarımşar saatlik devreler içinde, karşı takımın kalesine sokarak ya da belirlenmiş bir hedefe isabet ettirerek fazla sayı yapabilmektir; çok sayı yapan taraf olup ortaya konulan ödülü almak.

Terimler:

Cündi: Osmanlılarda atlı askerlere “sipahi” denirdi. Hünerli biniciler içinse “cündi” sözcüğü kullanılırdı. Osmanlı sarayında cündi adıyla bilinen bir bölüm bulunmuyordu. Cündi yalnız sıfat olarak iyi ve hünerli binicileri tanımlıyordu. Enderun da spor yapmak zorunlu olmayıp isteğe bağlıydı. Ancak yükselmek ve seçkin biri olmak, önemli bir makama atanmak için iyi bir sporcu olmak gerekiyordu. Bu nedenle herkes bir sporu mutlaka yapmaya çalışıyordu. Enderun da her koğuşta cündi bulunuyordu. Bir undakilerden hevesli veya yetenekli olanlar eğitilirdi. Cündilerin başında cündi başı adı verilen kişi bulunurdu. Cündi başının görevi alaydaki cündileri eğitmek, padişah cirit veya cündilik oyunu seyretmek istediğinde oyunu yönetmekti. Cündilik öğrenmek isteyen bir acemiye ilk önce ata binme ve at üzerinde oturma öğretilirdi. Bunun için de “baba taşı” denilen at biçimi verilmiş taş üzerinde oturtulup dizgin tutmak öğretilirdi. Bunu öğrenen acemi, gerçek ata binerek çabuk ve çevik inip binmeyi, yürütmeyi, yavaş ve hızlı koşturmayı iyice öğrendikten sonra at üstünde ok atma, sırığın tepesine bağlanmış kabağı okla vurma, ucu sivri çubuğu kuma saplama çalışmalarına başlardı.Bu çalışmaları başarılı bir şekilde yaptıktan sonra cündi, ağalarının önünde becerisini kanıtlayarak acemilikten çıkıp önce “kâmil” daha sonra da “keskin” cündi olurdu. Keskin cündi olunca eğitim bitmezdi. Uçan kuşu vurmak, demir tel üzerine sarılmış (70–80 kat) ıslatılmış kar keçesini kılıçla kesmek, at koştururken labutu yere vurarak yüksek ağaçların tepesine çekilmiş ip üzerinden aşırmak, cirit ve mızrak oynamak ve at üzerinde çeşitli hareketler yapmak gibi çalışmaları olurdu. Osmanlı Devleti’ne cündilikte başarılı olmuş, ün kazanmış pek çok cündi hizmet etmiştir. Sultan Mahmut, gelişen savaş tekniği karşısında bu tür eğitimin yararlı olmayacağını görerek cündiliği kaldırıp Avrupa devletlerindeki süvari birlikleri gibi süvari bölükleri kurmuştur.

 

Oyun Malzemeleri (Gereç, materyal): Her oyuncu için birer adet At, birer adet Guy ve bir adet Top (Oyunda kullanılan toplar ise 10 – 15 cm. çapında olup söğüt veya Akçaağaç budağından veya küçük çakıl taşı etrafına pirinç samanı sarılmak ve üstünü deri ile kaplamak suretiyle yapılmaktadır).

Saha Ölçüleri: Çöğen sahaları yaklaşık 160 x 240 metre büyüklüğündedir.

 Kurallar: Bu oyun (spor) erkekler (yetişkin) tarafından oynanmaktadır.

Oyuna İlişkin Genel Kurallar:

Eski Türkler arasında yaygın bir oyundur.

Bu oyun bugün adına Tibet dilinde top anlamına gelen Puludan alınarak Polo denilen atlı hokey oyununun ilk şeklidir.

İlk defa Türkler tarafından oynandığı söylenen bu oyun, İranlılarca çevkan, Bizanslılarca da çukanyan adı ile oynanmıştır.

Çöğen – Çevgen Türklerin Orta Asya’da icad ettiği, atla oynanan millî bir oyundur.

Çevgen, ucu eğri sopa anlamına gelmekte olup hem topun çelinmesinde kullanılan sopa hem de atlı bir spor olan ve aynı adla anılan oyunun adıdır. Oyuncular çevgen oyununda topu bu sopayla çelerler, yere dikili direklerin arasından geçirmeye çalışırlardı. Kaşgarlı Mahmut, vurmak anlamına gelen “tuldı” sözünü açıklarken “Er topıknı azrı bile tuldı.” Yani, çatal deynek ile topa vurdu, der ve sonra bunun bir Türk oyunu olduğunu söyleyip nasıl oynandığını açıklar. Buna göre topa en kuvvetli vuran, oyuna başlama hakkı kazanır.

Sonradan bu sopaya Türklerce, Araplarda olduğu gibi, fakat biraz farklı bir söyleyişle “savlıcan” da denmiştir.

Çevgen, atla oynanan bir spor olup tarih boyunca Türklerin millî oyunu ve Müslüman ulusların ortak kültürü olarak kabul edilmiştir. Bazı yörelerde bu oyuna çögan, çevgan, çevgen, bandal, tubuk ya da tepük denilmektedir. “Top“a Tibetçedepulu” deniyordu. Türkler ise hem topa hem de tepilerek, yani ayak vurarak oynanan oyuna “tepük” demekteydiler.

Kaşgarlı Mahmut, çevgenle vurulan topa da “topık” dendiğini söyler. Eski Türklerde her boyun sınırlarla belirlenmiş otlak ve yurduna Çinlilerpulo” diyorlardı. Pu-lo”nun zamanla bu arazide yaşayan insanları da ifade edecek anlamda “boy” yerine kullanıldığı görülmektedir. Başta değinildiği gibi, geniş bir arazi parçasında oynanan “polo” oyunu ile “pu-lo” arasında bir ilgi olması da muhtemeldir. Köken olarak olmasa da bir spor kültürü olarak polo ile çevgen arasında bir ilişkinin her hâlükârda olduğu anlaşılmaktadır. Farkın sadece isimlendirmede ve bazı teknik ayrıntılarda olduğu söylenebilir. Nitekim Asya sporlarını araştıran Carl Diem de “polo”nun menşeinin çevgen olduğunu belirtmektedir.

Bazı edebiyat ve tarih kaynakları, çevgen oyununun hakim uluslarca ve yukarıda değinildiği gibi özellikle Türkler tarafından çok uzunca bir zamandır oynandığını göstermektedir. Firdevsi’nin, Şehnâme’sinde Keyâniyan sülalesinden Siyavuşun, Turan hükümdarı Afrasyab’ın yanına gidip çevgen oynadığını söylemesi, bu oyunun Turan kaynaklı olabileceğini akla getiren delillerdendir. Çevgenin Sasaniler devrinde oynandığı da biliniyor. Sasani hükümdarı Erdeşir, Part hükümdarı Arduvan’ın sarayında bu oyunu oynamıştır. V. Behram-ı Gûr’un eğitimi sırasında çevgen oynadığı da şairlerce bildirilir. Emeviler ve Abbasilerin saray eğlenceleri arasında yer almakta olup Harun er-Reşîd de bizzat bu oyunu oynardı.

Çöğen oyunu kazanımları:

  • Akıl Yürütme Becerileri
  • Algılama Becerisi
  • Bağlamsal Düşünme
  • Başarıyı Tebrik
  • Bir Hareketi Sürdürme (Psikomotor Beceriler)
  • Büyük Kas Gelişimi (Fiziksel Beceriler)
  • Çeviklik
  • Dayanışma (Duyuşsal Beceriler)
  • Denge (Psikomotor Beceriler)
  • Diğer Oyuncuların Duygularını Anlama
  • Dikkat ve Konsantrasyon
  • Dikkati Yoğunlaştırmak (Bilişsel Beceriler)
  • Düşünme Becerileri
  • El ve Motor Becerileri
  • El – Ayak Koordinasyonu (Psikomotor Beceriler)
  • Empati Kurma
  • Eş Güdüm (Koordinasyon)
  • Gelişim Desteği
  • Grup Çalışmaları
  • Görsel ve Uzamsal Algı
  • Hareketleri Hızlandırmak
  • Hızlı Düşünme
  • İletişim Becerileri
  • İletişim ve Sosyalleşme (Sosyal ve Dil Becerileri)
  • İnce Kas Becerileri (Psikomotor)
  • İnce Motor Becerileri
  • İş Birliği
  • İşitsel Zekâ
  • Karar Verme (Bilişsel Beceriler)
  • Konsantrasyon (Bilişsel Beceriler)
  • Kurallara Uyma (Duyuşsal Beceriler)
  • Kuvvet
  • Küçük Kas Gelişimi (Psikomotor Beceriler)
  • Mantık Yürütme
  • Mesafe Algısı
  • Odaklanma
  • Otokontrol
  • Oyuncuların Birbirleriyle Etkileşim Kurması
  • Öz Güven (Duyuşsal Beceriler)
  • Paylaşım
  • Sabır
  • Sıralı Düşünme
  • Sorumluluk
  • Sosyal – Duygusal
  • Tahmin Yürütme
  • Tepki Hızı (Psikomotor Beceriler) Gelişimi Destekleme

Oyunun Oynanışı

֍ Çevgen, genellikle altışar veya dörder kişilik iki takımla ve at üzerinde, 160 x 240 metre boyutlarında geniş, düz ve toprak bir meydanda oynanır.

֍ Sahanın büyüklüğüne göre takımların 50’şer oyuncuya (en az 4’er kişilik takımlar halinde oynanır) kadar çıktığı olur.

֍ Çevgen ucu eğri, çengelli ve sapı 1,20 ile 1,50 metre boyunda bir değnek olup oyun da adını bu sopadan/deynekten almıştır.

֍ Oyunda kullanılan toplar ise 10 – 15 santimetre çapında olup Söğüt veya Akçaağaç budağından veya küçük çakıl taşı etrafına pirinç samanı sarılmak ve üstünü deri ile kaplamak suretiyle yapılır. Oyunda kullanılan bu topa da “guy” adı verilmektedir.

֍ Oyun alanını belirlemek için alan kenarlarına çekilen çizgiye ve kale taşları arasına gelen ipe “tasıl” adı verilmektedir.

֍ Oyundaki amaç, hakemin saha ortasında yere koyduğu bu topu, yarımşar saatlik devreler içinde, karşı takımın kalesine sokarak ya da belirlenmiş bir hedefe isabet ettirerek fazla sayı yapabilmektir; çok sayı yapan taraf, ortaya konulan ödülü almaktadır.

֍ En çok gol atanın galip gelmesi, oyunu idare eden hakemin de at üstünde olması, oyunun 15 dakikalık ve daha fazla sürelerle 3 veya 5 devreli oluşu, oyunda mutlaka davul ve zurnanın olması gibi özellikleriyle bilinmektedir.

֍ Oyunda bazı hareketler de kural dışı kabul edilirdi.

֍ Bunlar: Atını rakibinin atına çarptırmak, önünü kesmek, çevgen ile rakibe ya da rakibin atına vurmak gibi kurallardır.

֍ Çevgenden ilhamla geliştirilen polo Bizanslılarda, elma büyüklüğünde bir top ve raket şeklinde sopalarla oynanıyordu.

֍ Polonun, kepçe polosu ve çekiç polosu olmak üzere iki çeşidi olup kepçe polosu bilhassa Japonlar ve Hindistanlılar tarafından oynanmaktadır.

֍ Çevgen oyununun kuralları ilk defa Türkler tarafından ortaya konmuş ve geliştirilmiştir.

֍ Bu oyun at üzerinde oynandığı için at ile binicisi arasında büyük bir uyum olması gerekmektedir.

֍ Bu oyun için hazırlanan atlarda, bazı nitelikler aranıyor ve atlara özel eğitim yaptırılmaktadır.

֍ Çöğen oyunu için atın biraz tıknaz ve yere yakın olanı tercih edilmektedir.

֍ Ayrıca bedeni geniş, göğsü iyi gelişmiş, boynu adaleli, sırtı kısa, beli geniş, bacakları sağlam, güven dolu ve çabuk hareketler yapabilme nitelikleri aranmaktadır.

֍ Bu becerileri ata kazandırabilmek için de mükemmel bir eğitim uygulanmaktadır.

֍ Atın topa sıçraması, süratle giderken kısa dönüşler yapabilmesi, ani durması, çabuk hareketlerle rakibini geçebilmesi, binicinin istediklerini çabuk kavraması ve gürültüden ürkmemesi çevgenderin atında bulunması gereken önemli özelliklerdir.

 

 

7-CİRİT-ÇEVGAN: Bir diğer deyimle Çavgan, Türklerin yüzyıllardan beri oynadıkları bir ata sporudur. Cirit Oyunu’nda 2 takım bulunur. Bu takımlar 70 ilâ 120 metre genişliğindeki bir alanda karşılıklı olarak alanın en gerisinde 5’er, 6’şar veya 7’şer kişi olarak dizilirler. Ciritçiler bölgesel giyimleriyle atlarına biner. Sağ ellerine atacakları ilk ciridi, diğer ellerine de yedek ve kamçı alırlar. İki tarafın birinden bir atlı öne fırlar, karşı dizinin önüne 30-40 metre kadar yaklaşır. Alay durağındaki rakip takım oyuncularından birine Sağ elindeki ciridi savurur, sonra geri döner, atını kendi dizisine doğru mahmuzlar. Karşı tarafın oyuncusu hızla onu takip eder, elindeki ciridi geri dönüp kaçan karşı taraf elemanına fırlatır. Bu kez ilk oyuncunun çıktığı sıradan diğer bir ciritçi onu karşılar. İkinci diziden çıkan, sırasındaki yerini almak için süratle yerine dönmeye çalışır. Bu defa rakibi onu kovalar ve ciridini atar.

 

CİRİT: Bugün Anadolu’nun birçok yerinde oynanan atlı cirit oyunu, eski Türklerin çok sevdiği bir binicilik oyunuydu. Cesaret, algılama sürati, refleks, denge gibi emosyonel ve motorik özellikleri bünyesinde barındıran bu oyun iyi bir binicilik ve ata hakim olmayı gerektirirdi. Eski Yunan yazar ve komutanlarından Xenophon MÖ 360 yılında Binicilik Sanatı adlı eserinde, Türklerin cirit oyununa benzeyen bir mızraklı süvari oyununu halkına öğütler. Eski Romalıların yüzyıllar boyunca oynadıkları Troia oyununun da aslı cirit oyununa benzemektedir.

 

 

Cirit, iki takım halinde at üzerinde oynanan eski bir savaş oyunudur. Türklerin en sevdiği oyunlardan biri olan cirit, at hâkimiyetinin çok önemli olduğu aynı zamanda cesaret, refleks gibi durumların ön plana çıktığı atlı bir spordur.

Atlı ciritte hiçbir spor müsabakasında bulunmayan rakibi bağışlama şeklinde bir davranış vardır. Bu yönüyle spor ve erdemin birlikte anıldığı asil bir yapıya sahiptir.[14]

Cirit oyununda iki takım bulunur. Hakemin işareti ile birlikte ilk hücum hakkına sahip takımdan bir oyuncu, rakip takımın atış sahasına kadar ilerler, rakip takımdan bir oyuncunun adını söyler ciridini ona doğru fırlatır ve geri dönüp kaçmaya başlar. Davet edilen oyuncu alay durağından çıkar ve atış sahasında elindeki ciridi kaçmakta olan rakibine fırlatır.

Ciridin ata isabet etmesi halinde ciridi atan oyuncu oyun dışı kalır bu yüzden atlılar kendilerine atılan ciritten kurtulmak için at üzerinde çeşitli taktikler (eğer boşaltma) uygularlar. Bütün oyuncuların ellerindeki ciridi atmalarından sonra en fazla puan alan galip takım ilan edilir. Günümüzde cirit modernize olmuş ve artık resmi bir spor dalı haline gelmiştir.[15]

 

 

֍ Çevgen oyununda, atın biraz tıknaz ve yere yakın olması da tercih sebebidir.

Oyunun videosu:


© Oyun Kütüphanesi, 2020.
Her haklı saklıdır.

You may also like...

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir