Ebeveyn çocukla nasıl oyun oynamalıdır?

Çocuğun Yaşını, Gelişim Özelliklerini, Becerilerini Ve İlgi Alanlarını Göz Önünde Bulundurarak

Her oyun ya da oyuncak her çocuğun ilgisini çekmez. 1-2 yaşındaki bir çocuk top oyunlarına fazla ilgi göstermezken, 12 yaşındaki bir çocuk top oyunlarına bayılıyor olabilir. Bu ilgi alanı farkı olduğu kadar top oyunu için gerekli olan gelişim özelliğine sahip olma ve becerilerle de ilgilidir. Yani çocuk herhangi bir oyunu ya da oyuncağı oynamak için gerekli olan beceriye ve yeterliliğe sahip olduğunda oyuncaklar ve oyunlar ilgi alanına girmeye başlar. O yüzden çocuğun ilgilenmediği ya da beceremeyeceği oyun ve oyuncakları oynamaya teşvik etmek nafile bir çaba olacaktır. Çocuk yaşı geldiğinde ilgi gösterecektir. Bazı durumlarda oyun becerisi yeterli olsa bile çocuk her oyunu oynamaya istekli olmaz. Böyle durumlarda ilgi alanı devreye girer. Kimi çocuk hareketli oyunları severken, kimi çocuk sakin oyunları tercih edebilir. Mizaç farkı devreye girer. Ayrıca yeri gelmişken şunu da belirtmek isterim. Çocuk cinsiyetler arası farkı anlamaya başladığında erkek ya da kız oyunlarının ikisine birden ilgi gösterebilir. Bu durumda ebeveynin hemen panik olmasına gerek yoktur. Çocuk kendi cinsiyetinin oyunlarına hiç ilgi göstermiyorsa, sadece karşı cinsin oyunlarına, kıyafetlerine ilgi göstertiyor ve sadece karşı cinste arkadaşlarıyla vakit geçirmekte ısrar ediyorsa cinsel kimliği ile ilgili bir karmaşa yaşadığı şüphesi duyulabilir. Böyle bir durumda uzmandan yardım almak gerekebilir.

Örneğin hâlihazırda arabalarla ilgilenen bir çocuğu düşünelim. Şimdi biz alır o çocukla resim yapmaya kalkarsak, bizimle resim yapmak istemeyebilir. Çünkü o anda arabayla ilgileniyor ve bizi de ilgilendiği şeyle arasına giren bir engel olarak görüyor. O yüzden de tepki gösteriyor. Fakat biz arabayla ilgilensek ve onun oyununu daha da ilginç ve eğlenceli hale getirsek elbette bizimle oynamaya daha istekli olacaktır. Çocukla oyun oynarken onun ilgileri muhakkak göz önünde bulundurulmalıdır. Bizim ilgilendiğimiz etkinliğe çocuğu yönlendirmeden önce çocuğun ilgilendiği şeyi gözlemlemek daha sağlıklı sonuçlar verecektir.

Çocuğun Liderliğinde

Ebeveyn çocukla oyun oynarken çocuğu yönetmeye çalışmamalıdır. Liderliği çocuğa bırakmak çok daha faydalı olacaktır. Zaten büyüyüp kendini yönetmeye başlayacağı zamana kadar ebeveyni tarafından yönetilecektir! Burada çocuğun yönetilmesini doğru bulmamakla beraber ülkemizin gerçeğini göz önünde bulundurarak böyle bir ifade kullanmak mecburiyetinde kaldım. Yoksa en sağlıklısı çocuğa kendini yönetmeyi ve kendi davranışlarıyla ilgili sorumluluğu almayı öğretmektir.

Oyunun kontrolünün çocuğa verilmesi çocukta özgüven gelişimini destekler. Çocuk özgür hisseder ve kendini ifade etmeye imkan bulmuş olur. Rol değişimi yaparak anne-baba rolüne girdiğinde kendisine nasıl davranıldığı ile ilgili ipucu vermiş olur. İç dünyası ile ilgili önemli ipuçları verebilir. Liderlik özelliği gelişir. Oyunun kontrolü çocuğa verilmediğinde yukarıda bahsettiğim faydalar sağlanmaz. 

Ebeveynin de Keyif Alacağı Şekilde

Ebeveyn çocukla oyun oynarken kendisi de keyif alabilmelidir. Çocuklar hisseder. Ebeveyn keyif almıyorsa o oyun görev gibi görülüyorsa çocuğunda hevesi kaçacaktır. Saatlerce oyun oynamaktansa, yarım saat hem ebeveynin hem de çocuğun eğlenebildiği şekilde oyun oynamak daha faydalıdır. Yani oyunun süresinden çok kalitesi önemlidir. Kaliteyi de vakit geçiren herkesin memnuniyeti belirler. Durum böyle olduğunda ebeveynde çocuğuyla oyun oynamaya can atar. Dolayısıyla sadece kendimizi ya da çocuğu memnun edecek şekilde vakit geçirmek sağlıklı olmaz. O vakti geçiren herkesin memnuniyeti için çabalamak daha sağlıklı olacaktır. Oynadığınız oyunları kendiniz ve çocuğunuz için anlamlı ve eğlenceli hale getirmenin yollarını aramalısınız. Bunun yolu da kişiden kişiye değişiklik gösterir. Herkesin ilgi alanı ve zevki farklıdır. Size ve çocuğunuza en uygun etkinliği seçmek çok yerinde bir karar olacaktır.

Hayal Gücü Ve Yaratıcılığı Geliştirerek

Çocukların akranlarıyla uyum içinde oyun oynayabilmesi için kurallı oyunları oynayabilmesi önemlidir. Çünkü oyunun kurallarına uyan çocuk arkadaşları tarafından kabul görür. Kurala uymayan ve oyunu bozan çocuklar genellikle arkadaşları tarafından dışlanır. 
Hayal gücünü geliştirici oyunlar bulmak ve hayal gücünü geliştirmek için belli bir öğretim kaygısı gütmeden, kendiliğinden gelişen ve o anda aklımıza gelenlerle şekillenen oyunlar oynayabilirsiniz. Örneğin çocuğumuz yürümek istemedi, yoruldum beni kucağına al diye tutturdu. Hemen at ya da araba olmasını hayal edebileceğiniz bir dal parçası bulup “Hadi o zaman bu atımız olsun binelim ‘dıgıdık dıgıdık’ gidelim hem yorulmayız” dedik ve hayalimizde ata bindiğimizi düşünerek oyun oynadık. Çocuğun yorulmayı bile unutup -ki muhtemelen sıkıldığı için kucak istiyordu- oyun oynadığını ve eğlendiğimizi görürüz. Özellikle sıkıldığı durumlarda ona kendisinin bu sıkıntıdan nasıl kurtulacağını hayal gücünü kullanmasını ve geliştirmesini sağlayarak öğretirsek, kendi kendine vakit geçirme konusunda başarılı bir çocuk yetiştirmiş oluruz. O yüzden her zaman etkinliği bizim bulmamız yerine çocuğunda düşünmesini sağlamalıyız. Bunu da ip ucu içeren açık uçlu sorularla yapabiliriz. Aynı örnekten yola çıkalım. Çocuk yoruldum dedi. “Kucağıma alamam çünkü bende yorulurum, onun yerine ne olsa ikimizde yorulmazdık acaba” diye sorduk. İlginç cevaplar gelebilir ya da çocuk tutturmaya devam edebilir. Çocuktan çocuğa değişken bir süreç olur bu. Cevap gelirse ne güzel, gelmezse “bizi taşıyan bir şey olsa ne iyi olurdu, mesela bir hayvan.” Şeklinde ipuçları verip onun düşünmesini sağlamak daha iyi olacaktır. Belki kendisi düşünüp at der. Daha sonra “atımız yok ama şu dal parçasının atımız olduğunu hayal edelim.” Şeklinde yine sembolik oyunlarla hayal gücünü destekleyebilir ve bu çözümü onunda düşünmesini sağlayabiliriz.

Rekabet Tuzağına Düşmeyerek (Başarı Odaklı Değil, Süreç Odaklı)

Bazı oyunlar rekabet içerir. Oyunun sonunda birinci, ikinci veya sonuncu olmak gibi sonuç odaklı durumlar vardır. Çocuk oyunda bir iş başardığında veya birinci olduğunda “aferin başardın” denir. Çocuk başarılı hisseder. Oyun oynarken başarmanın, birinci olmanın önemli olduğunu düşünür. Oyundan aldığı hazza odaklanamaz. Oyun süreci önemini yitirir ve sonuç odaklı yaklaşır. Başarırsa mutlu olur. Başaramazsa hayal kırıklığı yaşar hatta küser oyunu da oynamaz. Durumun böyle sağlıksız olmaması için rekabet oyunlarında da mücadelenin ve sürecin daha önemli olduğunu çocuğumuza hissettirebilmeliyiz. Önemli olan başarmak değil çabalamaktır. Çünkü başarmak her zaman elimizde olmayabilir. Ve başarıya her zaman ulaşılamayabilir. Ama çabalamak bireyin elindedir ve çabalama sonucu başarma ihtimali de artar. O yüzden çocuk ikinci olduğunda ya da basket atamadığında çabası takdir edilmelidir. Oynarken ne kadar eğlenceli olduğu vurgulanmalıdır. Böylece başarısız olduğu durumlara tolerans gösterme becerisi artacaktır.

Çocuğun Duygularını Yansıtarak

Çocuğun duygularını ve düşüncelerini ifade edebilmeyi becermesi çok önemlidir. Birçok iletişim sorunu bu becerinin yeterince gelişmemiş olmasından kaynaklanır. Çocuklardaki öfke nöbetlerinin sebeplerinden bir tanesi de çocuğun ebeveyni tarafından anlaşılmadığını hissetmesidir. Anlaşılabilmesi için de duygu ve düşüncelerini ifade etmeyi öğrenmesi gerekir. Bunu yapmanın bir yolu da çocukla vakit geçirirken, oyun oynarken yaşadığına emin olduğunuz bir duyguyu ona yansıtmaktır. Mesela oyuncak bebeğinin kolu kırılan bir çocuğa “Bebeğinin kolu kırıldığı için üzüldün sanırım” gibi bir ifade ile duygusunu fark ettirebilmek ve ifade etmesi için örnek olabiliriz. Sonra bu ifadesinin bir işe yaradığını hissettirmeliyiz ki gelecek sefer aynı durumda duygu düşüncesini ifade etme davranışı tekrarlasın.  İfade edince onunla ilgilenmeli ve sorununu çözüm yollarını göstermeliyiz. Duygu düşüncelerini ifade etmenin doğal karşılığını alan çocuğun bu becerisi artacaktır. Çocuğumuzun kırılan oyuncak bebek koluna çok üzüldüğünü ve ağladığını varsayalım. Ağlamasının şiddeti sizinle konuşabilmeye izin verecek düzeye düştüğünde yanına gidip “Görüyorum ki seni bir şey çok üzmüş. Eğer seni neyin üzdüğünü söylersen anlayabilir ve yardımcı olabilirim. Konuşmak ister misin? Ne oldu?” şeklinde yaklaşır ve ifade ettiğinde onunla ilgilenir yardımcı olursak çocuğumuz tek başına ağlamanın bir işe yaramadığını sorununu çözmek için konuşması ve onu neyin üzdüğünü anlatması gerektiğini öğrenir. Ağlamak üzüntünün ifadesi olmalı, yardım istemek ya da dikkat çekmek için silah olarak kullanılmamalıdır. Herkes üzüldüğünde ağlar. Bu doğaldır. Sonra çocuk tek başına ağlamanın işe yaradığını öğrenirse bu davranışa devam edebilir. Tek başına ağlayan bir çocuğa da ne olduğunu anlamak ve yardımcı olmak her zaman mümkün olmaz. O yüzden üzüntü duygusunda olduğu gibi, öfke, kıskançlık, mutsuzluk, sevinç gibi diğer duygularını ve düşüncelerini de ifade etmeyi öğrenmesi gereklidir.

Oyun oynarken bir oyuncak hayvanı alıp ötekine vuran bir çocuğa “oyuncak hayvanın kızgın görünüyor, acaba onu ne kızdırdı?” gibi bir tepki verilebilir. Bu sayede çocuk öfke duygusunu ifade etmeye fırsat bulmuş olur. Bu ve benzeri örneklerde olduğu gibi her fırsatta çocuğumuza kendisini ifade etme olanağı sağlamalıyız.

Sorun Çözerek Değil, Sorun Çözmeyi Öğreterek

Çocuğumuzun yaşadığı her problemi çözmek ona yardım etmek anlamına gelmeyebilir. Aksine ona zarar veriyor bile olabilir. Sorunlarını çözmede tamamıyla ebeveyne bağımlı olan bir çocuk ilerde hiçbir sorununu kendi halledemeyen ve sürekli birilerinden yardım isteyen bir duruma düşebilir. Bunun olmaması için çocuğun hiçbir sorununa yardımcı olmamak ve her işin üstesinden kendisinin gelmesini beklemek de çocuk üzerinde çok fazla stres ve baskı yaratır. Üstesinden gelemeyeceği konularda elbette ebeveyn olarak yardımına koşmalıyız. Bu ayrı bir konu. Başta bahsettiğim tehlikeli durumun sebebini açıklayacak olursam; çocuğun kendiliğinden üstesinden kolaylıkla gelebileceği bir sorunda bile ebeveyninin o sorunu çözmesi bu duruma sebep olabilir.

Oyuncak bebeğinin kolu kırılan çocuğa geri dönelim. Eğer çocuğumuz bu durumla kendiliğinden baş edebilecek olgunlukta ise yardımcı olmaya gerek yoktur. Ufak ipuçlarıyla yine kendisi bu sorunu çözebilecek durumdaysa direk çözümü söyleyip kendi sorununu kendisinin çözmesine engel olmamalıyız. “Demek bebeğin kolu kırıldı nasıl tamir edebilirsin?” şeklinde bir ipucu yeterli olabilir. Olmazsa bu kol buraya nasıl takılır? Yapıştırsak mı, diksek mi? Şeklinde onun sorununu kendi çözmesini sağlamak daha faydalıdır. Oyunlarda olduğu kadar yaşadığı diğer problemlerinde de aynı düsturla hareket etmek çocuğumuz için son derece yararlı olacaktır.

Çocuğun kalbine ve beynine giden yol olan oyun konusunun önemi çok açık. Bunun nasıl yapılacağı ile ilgili fikirler edinmeniz, uygulamanız ve oyunlarda çocuklar kadar eğlenebilmeniz dileği ile oyunla kalın.